MÜKEMMELİYETİ ARAMAK
17 Haziran Cuma günü 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in
İslamköy Çalcatepedeki anıt mezarı başında bir anma töreni vardı. Bir hafta
kadar önce merhum Demirel'in Güniz sokaktaki evinden aradılar. Telefonumun
ekranında numarayı görünce heyecanlanmadım desem yalan olur. Zira yıllar boyu o
numaradan arandığımda ya kendisini karşımda bulurdum ya da onun bir mesajı bana
iletilirdi. Devlet töreni ve takip eden programlar bana iletildi ve resmi davet
tebliğ edildi. Biz de 17 Haziran günü Türkiye'nin dört bir yanından gelen
dostlarımızla orada hazır bulunduk.
Devlet töreni denildiğine bakmayın. Düpedüz milletin
töreniydi. Devlet sadece işin protokol kısmındaydı. Cumhurbaşkanını genel
sekreteri, Hükümeti de Çalışma Bakanı Süleyman Soylu temsil ediyordu. Vali,
kaymakam, belediye reisi ile bazı milletvekilleri ile bir tören mangası da
Devlet adına diğer sayabileceklerimizdi. Geri kalan milletin hemen her
kesiminden binlerce seveniydi. Kimler yoktu ki; başta ilerlemiş yaşına rağmen
dava ve kader arkadaşlarından İsmet Sezgin ile bakanları, milletvekilleri, il
başkanları, ilçe başkanları, belediye başkanları, köylüsüyle kentlisiyle halkın
her kesimi oradaydı. Türkiye'nin kalkınmasına birlikte omuz verdikleri
bürokratları, adları hiçbir şaibeye, yolsuzluğa, ihale tezgahına karışmamış,
havuzlarla anılmamış, sadece vergi rekortmenleri listesinde ve 500 büyük
kuruluş listelerinde yer almış sanayiciler, çoğu İTÜ'lü müteahhitler, iş
adamları, ihracatçılar da oradaydılar. Törene Diyanet İşleri eski başkanı
Mehmet Nuri Yılmaz'ın veciz ve anlamlı duası da renk kattı. Törenle ilgili
haberleri gazetelerde ve TV'lerde izlediniz ben ayrıntıya girmeyeceğim. Öğleden
sonra Süleyman Demirel Üniversitesindeki panele odaklanacağım.
Rektörüyle, idarecisiyle, öğretim üyeleri ve öğrencileriyle
üniversite bugün için dört dörtlük hazırlanmışlardı. Kapıda bizi rektör vekili
Murat Ali Dulupçu karşıladı. Kendisiyle 10 yıl kadar önce 5 yıllık kalkınma
planı hazırlıkları kapsamında DPT'nin bölgesel gelişme özel ihtisas
komisyonunda ben başkan o da raportör olarak birlikte çalışmıştık. Ben hemen
tanıdım ama o kendini takdim edince hoş bir espriyle iğneleyiverdim. Tabi bu
dostça ve samimi bir kucaklaşma ile sonuçlandı.
Açılış konuşmasını o yaptı. Siyasi yönünü bilmem hiç de
merak etmedim ama devlet adamı vasfıyla Süleyman Demirel bu kadar mı güzel
anlatılabilirdi? Demirel'in hem siyasi hem teknokrat, bürokrat ve devlet adamı
yönlerini bilenlerdenim, ama ben bile birçok yönünü kaçırmışım. Bir de
Üniversitenin İletişim Fakültesi öğrencilerinin hocaları nezaretinde
hazırladıkları bir film izledik, çıkışta da bir CD'sini takdim ettiler.
Ellerine sağlık bu genç yavruların, havuz medyasının, yandaş televizyonların bu
gençlerden alacakları çok dersler olduğunu düşünüyorum. Bu gençler oldukça
yarınlarımızdan da endişe duymamalıyız.
Sayın Dulupçu'nun konuşması ve izlediğimiz filmde çok
anlamlı sözler vardı. Annem'in yazdığı "Öteye Mektup" adlı kitapta
"İnsan yazarsa öldükten sonra da öğretmeye devam eder" diye bir sözü
vardı, bu sözü TV sohbetlerinde ve salon konuşmalarında da tekrarlamıştı.
Dulupçu konuşmasında Demirel'le ilgili anlattığı anekdotta ve tekrarladığı
Demirel'e ait bir sözde de aynı anlama gelecek ifadeler vardı.
Demirel bir öğretim yılı açılışında verdiği ilk derste
hocalara ve öğrencilere hitaben "Ben adımın yer aldığı bir yerde
mükemmeliyeti ararım" ifadesini kullanmış. Dulupçu biz kendisinin bu
sözünden ilham aldık ve onun da desteği ile mükemmeli yakalamaya çalışıyoruz,
belki Türkiye'nin en iyi üniversitesi olmayabiliriz ama en hızlı gelişen ve büyüyen
üniversitesiyiz dedi. Bugün ise SDÜ ilham alan değil ilham veren bir eğitim
yuvası olma yolunda hızla ilerliyor. Birçok büyükşehir üniversitesinde bile
olmayan bir öğrenci kapasitesine, 80.000 öğrenciye sahip. Bugüne kadar 175 bin
mezun vermiş, buna her yıl 20 bin dolayında mezun ekleniyor. Üniversitenin
logosunda bir gül figürü ve Demirel'in imzası yer alıyor. Bu da demektir ki
Bugün 175 bin 15 yıl sonra ise en az 500 bin kişinin diplomasında Demirel'in
imzası olacaktır.
Üniversiteye en büyük desteği rahmetli Demirel ve kardeşi
merhum Şevket Demirel vermişler. Bu hızlı gelişmenin altında onların imzaları
var. Dulupçu Demirel kardeşlerle olan bir sohbetini de anlattı. Şevket Bey'in
"abi bugüne kadar sayısız barajlar, yollar, köprüler, fabrikalar yaptın,
her köye elektrik verdin, elbette bunlar ülkenin kalkınması için gerekiyordu.
Ancak yıllar geçer o barajların arkasındaki sular tükenir, yollar yetmez
yenileri yapılır, köprüler yıkılabilir, fabrikaların teknolojileri köhneleşir
yenileri yapılır, eserlerin bir gün anılmaz hale gelebilir ama insana, gençlere
yapılacak bir yatırım ilelebet baki kalır" sözlerini hatırlattı. Onun en
büyük eserinin de adını taşıyan bu Üniversite olduğunu vurguladı.
Süleyman Demirel bir yıl önce ebedi aleme göçtü, ama bugün
eserleriyle ve fikirleriyle yaşıyor ve hala yol göstermeye devam ediyor. Ben
bizi karşılayan pırıl pırıl gençlerin, öğrencilerimizin gözünde bu ışıltıyı
gördüm. O gençler mükemmeliyeti yakalamak için onun izinde gidiyorlar. Onun en
büyük özlemi ise kalkınmış, hür ve müreffeh Büyük Türkiye ve kusursuz, mükemmel
işleyen bir demokrasiydi. Bu gençler onu yakalayacaklardır, rahat uyu Demirel…(22
Haziran 2016 Çarşamba)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder